Siyasi İlimler Türk Derneği 19. Lisansüstü Konferansı, Ankara, Türkiye, 10 Haziran 2023
Macaristan, AB
içerisinde Avrupa şüphecisi ve popülist-milliyetçi söylemin en güçlü şekilde
duyulmaya başladığı ülkelerden biridir. Macaristan’da Batı ve AB yanlısı
politik dönüşüm Sovyet-sonrası dönemde “Avrupa’ya dönüş” sloganıyla başlamıştır.
Fakat Fidesz’in meclisin 2/3’sini aldığı ve meclis çoğunluğunu oluşturduğu 2010
sonrası süreçte bu Batı ve AB yanlısı atmosferin tersine döndüğü görülmektedir.
Macaristan’ın bağımsızlık sonrası süreci düşünüldüğünde bunun beklenmedik bir
dönüşüm olduğu söylenebilir. Bu dönüşümün siyasi
parti ve kamu düzeyine yansımaları farklı olduğundan Macaristan’da artan Avrupa
şüphecisi ve milliyetçi eğilimler çalışma kapsamında siyasi parti ve kamu olmak
üzere iki farklı düzeyde incelenmiştir. Ülke içinde bu siyasi tutumun
güçlenmesinde küresel siyasette meydana gelen krizler ve izlenen AB
politikaları etkili olmuştur. 2009 yılında Avrupa Borç Krizi ve uygulanan
politikalar sonucu başlayan Fidesz’in yükselişi bu siyasi dönüşümün başlangıç
noktası olarak kabul edilebilir. 2010 şeçimlerinde Fidesz hükümeti ile başlayan
siyasi dönüşüm, Macaristan’ın demokratik yönetim anlayışından daha otoriter bir
rejime geçişinin de başlangıcı olmuştur. Bu süreçte demokrasi ve insan hakları
gibi AB ilkelerinden uzaklaşılmış ve populist-milliyetçi söylem ülke gündeminde
daha etkili olmaya başlamıştır. Suriye İç Savaşı sebebiyle başlayan göçmen
sorunu coğrafi konumu sebebiyle 2015 sonrası süreçte Macaristan’ı çokta etkilemiştir.
Macar hükümetinin soruna karşı AB ile çelişen bir bakış açısına sahip olması
artan milliyetçi eğilimleri pekiştirmiş, söylemin hükümet partisi ve aşırı sağ
siyasetçiler tarafından iç ve dış politikada güç kazanma aracı olarak
kullanılmasına yol açmıştır. Bu tutum, dış politikada da farklı ortaklık
arayışlarına yönelimi beraberinde getirmiştir. Bu noktada Rusya, Çin ve Türki
Cumhuriyetler Macar dış politikası için önemli aktörler olarak ön plana çıkmıştır.
Macaristan’ın özellikle Rusya ile ekonomik ve diplomatik ilişkilerini
ilerletmesi, Orban ve Putin’in liderler düzeyinde gelişen diyaloğu AB ve üye
ülkeler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Rusya-Ukrayna Savaşına rağmen
Macaristan’ın Rusya’ya karşı mesafeli bir tavır benimsememesi Macaristan’ın
Birlik içindeki konumuna karşı şüpheleri derinleştirmiştir. Macaristan ve
AB’nin Rusya’ya yaptırımlar konusunda farklı bir tavır benimsemesi Macaristan’da
yükselen Avrupa şüphecisi yönelim için bir destek noktası olmuştur. Göçmen
sorunu, zenofobi ve milliyetçi söylemler üzerine inşa edilen siyasi yaklaşımın
Avrupa şüphecisi siyasi partilerin yükselmesinde ciddi bir etkiye sahip olduğu
söylenebilir. Hükümet partisi olan Fidesz ile birlikte aşırı sağ Jobbik ve
Jobbik’in ilkelerinden saptığını düşünen daha radikal kanadı tarafından kurulan
Mi Hazank partisi bu söylemi kullanarak yükselen siyasi oluşumlardır. Halkın
Avrupa şüphecisi partilere oy verme eğiliminin artması ve AB politikalarına
olan eleştiri dozunun yükselmesine rağmen Eurobarometre verilerinden yola
çıkarak eleştirilerin “Avrupalı” kimliğine yönelik olmadığı söylenebilir.
Avrupa şüphecisi söylem AB’den ayrılmak dışında AB’nin temel politikalarına
karşı çıkmakta ve siyasi duruşunu milliyetçi bir söylem üzerinden inşa
etmektedir. Macar politikasında var olan Avrupa şüphecisi hareket Taggart ve
Szczerbiak’ın sert ve yumuşak Avrupa şüpheciliği kavramlarına göre
değerlendirildiğinde yarı-sert Avrupa şüpheciliği (semi-hard Euroscepticism)
kavramının kullanılması yerinde olacaktır.