Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2023
Genetik ve epigenetik, matagenomik ve çevresel faktörlerin etkileşiminden etkilenen karmaşık,
kalıtsal bir hastalık olan obezite tüm dünyada gittikçe artan, önlenebilir evrensel bir
sağlık sorunudur (Vidhu & Thaker, 2017). Tip 2 diyabet başta olmak üzere, hipertansiyon, kardiyovasküler
hastalıklar gibi birçok hastalığın sebebini oluşturmaktadır (Simmonds vd., 2015).
Dünya’da 18 yaşından büyük 1.9 milyar fazla kilolu (overweight) ve 600 milyondan fazla
obez birey bulunmaktadır. Son 40 yılda obezite prevalansında iki katından fazla artış gözlenmektedir.
Günümüzde dünyadaki yetişkinlerin yaklaşık %13’ü obez, %39’u ise fazla kiloludur
(World Health Organization, 2015). Multifaktöriyel ve kompleks bir hastalık olan obezite her
yaş grubunda gittikçe artmaktadır. Genetik faktörler obezitenin gelişiminde oldukça önemli bir
yer almasına rağmen bu süreç, çevresel faktörlerin de etkisine maruz kalmakta ve kişisel farklılıklara
göre farklı yanıtlar vermektedir. Genetik faktörlerin belirlenmesi ve anlaşılması obeziteye
bağlı hastalıkların gelişiminin geciktirilmesi ve tedavi yöntemleri için çok önemli faydalar
sağlamaktadır (İnanç, 2015). Çocukluk ve adolesan obezitesi, 21. yüzyılın en önemli halk
sağlığı sorunlarından biri olarak görülmekte ve insidansı gittikçe artmaktadır (Simmonds vd.,
2015). İleri yaştaki obezitenin olası belirleyicileri risk faktörleri, yaşamın ilk 1000 günü içinde
(yani, gebelikten 2 yaşına kadar) etki etmektedir. İnsanın tüm hayatını etkileyen beslenme
ortamı bebeğin gelişimi boyunca, üç farklı aşama tanımlanmıştır: 1- Doğum öncesi dönem,
2- Anne sütü ile mama ile besleme, 3- Tamamlayıcı beslenmeye geçiş dönemidir. Her aşamada
genetik ve evresel faktörlerin etkisi ile bazı beslenme zorlukları yaşanabilmektedir. Bunların
anlaşılması ve çözüm üretilmesi gelecek nesillerin sağlığı için oldukça önem arz etmektedir
(Mameli, Mazzantini & Zuccotti, 2016).