SİYASİ İLİMLER TÜRK DERNEĞİ Lisansüstü Konferansları Serisi XVII - 2019, Ankara, Türkiye, 02 Kasım 2019, ss.166
Felsefe tarihi genellikle, ilk filozof olduğu kabul edilen Thales’le ve Thales’in
kurucusu olduğu Miletos Okulu’yla başlatılır. Miletos Okulu’nun mensupları,
Homeros’un ve Hesiodos’un yaşadığımız evreni açıklamak için kullandığı teogonilerin
(dünyevi olguların tanrıların doğuşuna ve soyağaçlarına dayandırılarak açıklanması)
yerine kozmogoniler geliştirmişlerdir. Gözlemlere dayanan kozmogonilerin amacı,
dünyevi olayları dünyevi yasalarla açıklamaktı. Physis, yani doğa kavramına
odaklanmış kozmogoniler siyasi ve sosyal yaşama da bu perspektiften bakıyorlardı.
Presokratik ve Sokratik düşünce geleneklerinin odağında olan adalet kavramını da
yağmurun yağması gibi mekanik bir işlem olarak değerlendiriyorlardı. Anaksimandros
zamansal sırayla ortaya çıkmış şeylerin yok olmalarını, varlıklarının kefaretini ödemek
olduğunu iddia etmektedir çünkü ona göre şeyler birbirlerine karşı haksızlık ederek var
olabilirler yalnızca. Yunan-Pers Savaşları (MÖ 499-449) sonrasında Atina’da ortaya
çıkan sofistler ise (düşünceleri benzeşen bir okul değillerse benzer bir perspektifi
paylaşmaktalardı) polise bu denli physis gözlüğüye bakılmasına karşı çıktılar. Sofisler
de Miletoslular gibi dünyevi olayları dünyevi yasalarla açıklamaya çalışıyorlardı.
Bununla birlikte physisin yasalarıyla polisin yasalarının birbirinden ayrı olduğunu
düşünüyordu: İnsan doğanın içine düşmüş ama polisi inşa etmişti. Böylece nomoiye,
ikinci bir perspektif geliştirmişlerdi. Atina’da oynanan tragedya oyunları da bu yeni
perspektifin tartışıldığı kamusal etkinlikler olmuştu.
Kojin Karatani, İzonomi isimli kitabında aslında Yunan anakarasından gelen
kolonicilerin kurduğu (Miletos’un da dahil olduğu) İyonya’da gelişen bu physis
perspektifinin ortaya çıkış sebeplerini siyasi ve sosyal kurumlarda ve ekonomik yapıda
olduğunu iddia etmektedir. Buna göre İyonya’daki yönetim şekli olan İzonomi,
Atina’daki demokrasiden farklı olarak köle emeği ve gelir uçurumdan doğmuyor,
bunları gerektirmiyor ve bunları engelliyordu. Polisin, cosmopolise benzemesi physis
perspektifinin gelişmesini mümkün kılmıştı. Atina’daysa köle emeğine dayalı
ekonomik sistem ve sınıflı toplum, demokrasinin ekonomik eşitsizliğe dayanan
sistemini meşrulaştıracak düşünceler üretmiştir. Sofistlerin en önemli müşterileri olan
tüccarların siyasi taleplerinin ve kazanımlarının nomoi dair ikinci (Sofistce) perspektifin
gelişmesinde etkisi gözlemlenebilmektedir. Thesmoiye, yani geleneksel yasalara göre
tüccarların veya orta sınıfın poliste bulunamayacakları konumlara gelmeleri ve
alamayacakları görevleri almaları yasaların doğal veya tanrısal kaynaklı olmadıklarını
göstermiştir. Dolayısıyla polisin yasaları insanlarca yapılmıştır ve onlar tarafından
değiştirilebilirlerdir. Sofist Protagoras’ın meşhur sözü, insan her şeyin ölçüsüdür de
Atina demokrasisinin bu yapısının ve bunu meydana getiren sınıflı toplum ve
ekonomik dönüşümün neticesidir.